Dr. İsmet Turanlı
Geçen hafta Alanyadaki bir otel sahibi ahbabım beni
haftasonunu geçirmek için Alanyaya davet etti. Gözlemlerimi kısaca arz etmek
istiyorum. Bundan 50 sene önce Mersinden İstanbula deniz yollarının bir gemisi
ile bir günlüğüne Alanyaya uğramıştık. O zaman tek , plajlı küçük bir otel
vardı. Şimdi yüzlerce 5 yıldızlı oteli olan, Antalyayaya turistik yönden adeta
rekabette olan , nufusu yüzbinleri aşmış, Türkiyedeki 40 ilden daha kalabalık,
daha zengin bir şehir olmuş.
13 üncü asırda
1220 de Selçuk hükümdarı Alaattin Keykubat tarafından kalesi ve sarayı inşa
olmuş. Plajlarında ki ince kumsalı turistlere
cazibesini artırmış. Palmiyeli Atatürk caddesi İtalya, Fransa
Rivieradaki plaj şehirlerinden daha gösterişli. Ayrıca müzesi ve güzel sanatlar
akademisi ile kültürel yöndende , kalenin muhteşem yapısı ile turistik önemini
artırıyor.
Bence en mühim
yanı burada 30 bine yakın yabancının, Avrupalı vatandaşların yerleşmiş olması,
yüzbinlerce Avrupalının tatilini geçirdiği böylece bir Avrupa birliği ,
kozmopolit şehir olması. Dahada önemlisi Türkiyenin her köşesinden , bilhassa
doğu ve güney doğulu , Kürt kökenli vatandaşların rahat yaşam olanağı bulmuş
olması. Tam manası ile Türk-Kürt birlikte yaşam modeli.
Dün Berlinde utanç duvarının yıkılıp Alman halkının ve
Almanyanın birleşmiş oluşumunun 25 inci yıldönümü kutlandı. 45 sene ikiye bölük
yaşadılar. Kürtler ise 90 senedir dörde bölük yaşadılar. Şimdi bu dört bölgede
demokratik bir yapıya kavuşmak heyecanı içinde Kürtler. Almanlar bu acıyı
çektikleri için Kürtlere empati kuarbiliyorlar. Binlerce Türkiyeden kaçmış Kürt
kökenlilere yabancı pasaportu vererek yaşamlarına yardımcı olmuşlardır. Şimdi
Türkiyedeki demokratikleşme sonrası bir çok Kürt aydını Türkiyeye dönmeğe
başladı. Kürt kimliğini açıkladıkları için hapse girildiği devre sona ermiş
görülüyor.
Musevi asıllı dünyaca tanınan Bairbromm orkestranın
önüne geçip Beethoven’in dokuzuncu senfonisini bir daha dünyaya duyurdu. Bu
eserde Şillerin hürriyet şiirini koro seslendirdi. Bu eser artık AB nin
sembolik müziği sayılıyor. 20 sene çnce Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası bu
senfoniyi çaldığında Demirel 70 yaşında idi ve ‘’ Bu şölen asrı aştığımızın
senbolidir’’ demişti. Halbuki Beethoven onu 200 sene önce bestelemişti. Artık
Avrupada hudutlar kalktı,bir birlik kuruldu.
Kürtlerinde orta doğuda böyle Türk-Kürt birliğine
ihtiyacı var. Yani Osmanlı meclisi
mebusanın kabul ettiği Misaki Milli hudutlarının yeniden canlanması gerekmekte.
Emperyalistlerin Kürdistanı ve Kürt halkını dörde böldükleri SUNİ hudutların
ortadan kalkması lazım. Böylece ne Türkiye bölünmiş, nede Kürtlerin birliğinin
önüne sed çakilmiş olur. Çünkü Alanyada gördüğüm gibi Kürtler Türkiyenin her
yerinde çalışmakta, yerleşmiş olmakta ve iş yerleri sahibi olmuşlar. Bu
değişimden geriye dönmek mümkün değil. Böylece yeni bir yapılanmadan ziyade ‘’Aslına - rüci” latincesi ( Rest ti itüsio ad rem) ,eski haline dönüş
mümkün olur. Nasıl ki nehirleri tersine akıtmak mümkün olmazsa, barış içinde
yeni yapılanma mümkün olur . Almanyada olduğu gibi. Bizde bir Bairbromm yoksada
Şıvan ile İbrahimin Megre Türküsü ile iktifa edebiliriz. Artık analar ağlamaz.
20 sene çnce Harrandan Aşkaleye kadar gitmiştik. Eşim
(Alman) huduttaki tel örgüsünün fotoğraafını çekmek isterken askerler nerdeyse fotoğraf makinesini elinden
alacaklardı. Berlindeki
o utanç duvarı ile o tel örgülerinin bir farkı yoktur.
Kobanide nerdeyse sokaklar bölünmiş. Bir millete bu zulum haksızlığın
daniskasıdır.
Alanya,
kozmopolit bir şahir derken Kürtlerinde orada yaşam hakkı bulmasındandır. Hatta
dış işleri bakanının Kürt kökenli olduğu söyleniyor Alanyada. Bu duruma
Beşikçicinin önerdiği gibi Kürtlere değil asıl Türklere Kürtçe seçmeli dil
eğitimi verilmesi birlikta yaşamın gereğidir.
Şayet bir ailede değişik kökenli insanlar varsa
onların, yani her iki tarafında entegresyon çabası göstermesi lazımdır. Eğer
Kürtler Türkçe öğrenmek mecburiyetinde ise Türklerinde Kürtçe öğrenmeleri
entegrasyonu sağlamlaştırır. Zaten Kürtçe türkülerin Türkçe tercümeleri
olduğuna göre , ayni türküleri söylemekteyiz. Aşlarındada bir fark kalmamış.
Artık İstanbul sosyetesi bile Çiğköfte yiyor, Lahmacun yiyorsa , hepsi ayni
aşureyi yiyorse entegrasyon kolaydır. İlk meclise bir Kürt mebusu Kürt milli
kıyafeti giydiği için idam edilmişti.
Bir Kürt kökenli bakan Kürdüm dediği
için senelerce mahpus kalmıştı. Leyla Zana lar bir cümle Kürtçe yemin ettiğ
için 10 sene hapis cezası yemişti.O günler geride kaldı. O vahşi,askeri vesayet artık tarihe karıştı. Elbette Dersim
katliamı zihinlerden silinmedi.
Alanya da iskandinavya ülkelerinden gelen turistlerin
mutluluğunu anlamamak mümkün değil. Ben İsveçte araştırma yaparken sabah 10 da
güneş doğardı, saat 4 te gün batardı. Her sabah kar yağardı. Şimdi buraya
gelenler şortla, tişörtle dolaşıyor, kumsalda güneşlemenin hazzını yaşıyorlar.
Bu kozmopolit dünya dahada zenginleşecek. Zira burada yaşayan gençlerin diğer
milletten gençlerle evlilik yaşadığını öğrendim. Demek ki artık insanlar Tevfik
Fikret’in yüz sene önce söylediği gibi : ‘’ Vatanım ruyi zemin, milletim nevhi
beşer’’ .
Türklern kibirden uzak durmaları islamın şartıdır.
Eşitler arsında üstünlük olmaz. Kürtlerin % 50 si kürtçe konuşamıyorsa bundan
daha belirgin bir assimilasyon örneği olamaz. Bir gazeteci hanımefendi ‘’
Kürtçe bilmediğimden utanıyorum’’ demişti. Ben de seneler öncesi ‘’ Erdoğan en
büyük yatırmı Kürtçe öğrenmesiyle mümkün kılar‘’demiştim. Bir gün sonra TRT 6
te Kürtçe bir kelime söylemesi Kürtlerin çok hoşuna gitmişti. Almanyada o zaman
ki Başbakan ‘’ Assimilasyon insanlık suçudur!’’’ demişti. Dil bilmek en mühim
komunikasyon vasıtasıdır. Ben bildiğim beş yabancı dille heryerde rahat
komunikasyon sağlıyorum.
Mevlana ne
diyordu. ‘’ Gel, kim olursan ol, gel’’ Ona kulak verelim.
İşte ALANYA
böyle bir Gülün GONCASI gibi. Açıldıkca Bülbüllerin aşkına katkı sağlayacak.
‘’Par la
Guerre, fait lamour!’’.(Savaşı bırak, aşk yap) Silahla değil SEVGİ ile
sarılalım.
------------
Antalya.
10.11.14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder