Sait Çetinoğlu
Siirt
Başpiskopos Adayı...ehri, Bitlis’in güneybatı yönünde 50 km uzaklıkta,
Mardin’den 4 günlük yürüyüş mesafesindedir. Botan nehrinin,
Sason dağlarının güney yamaçlarında oluşturduğu güzel bir
vadi’de bulunur. Bağlar, bademlikler, incir, nar ve fındık
ağaçları ile iki katlı evler inşa edilmişlerdir. Bu bir tür
alçıdır ve evlerin nemli ve kırılgan olmasını sağlar.1
Uzaktan beyaz evleriyle şehrin güzel bir görüntüsü vardır. Ama
bunlar genellikle haraptır ve lağımlar açıktan, yollarda akar.
Siirt sancağı 60.000’den fazla Hıristiyan barındırır.
Bunlardan 25.000 Ermeni Havari’dir.2
20.000 Yakubi, 15.000’i Kildani bazı Süryani Katolik ve Nasturi
vardır. Şehrin nüfusu 1914’te yaklaşık 7442 kişi olarak
belirlenmiştir. 3320’si Kürt, 4032 (423 aile) Ermeni’dir. Bu
sonuncuların iki kilisesi vardır. Havarilerin Aziz Taddeus ve
Katoliklerinki Barthelemeos (ikisi beraber Tatyus Partoğomyos)’a
adanmıştır. Bir de Protestan tapınağı vardır.3
Ermeni topluluǧu piskoposluğu komşu Aziz Agop manastırında
yerleşmiştir. Bu sayılar diğer toplulukları hesaba katmıyor.
Halbuki Siirt Merkez kazası 36 köyü kapsar. Çoğunluğu Kildani
ve Yakubi’dir. Bu kazadaki 12.000 Hıristiyan’ın en az 7.000’i
Kildani’dir. Çoğu köylüdür. Siirt Kildani topluluǧu
başpiskoposu Adday Şer’in sorumluluğundadır. Bu din adamı
Musul Dominikan papazlarının eski bir öğrencisidir. Tarih üzerine
önemli araştırmaları olan ünlü bir bilimadamıdır.4
Fransız Dominikan ruhbanlarının Siirt’te bir evi vardır. Ayrıca
bir manastır ve iki okul (kızlar ve erkekler için), (Presentation)
rahibelerinin şehirde dört Hıristiyan kadının yardımı ile
idare ettikleri bir yetimhaneleri de vardır. 21 Kasım 1914’te
Osmanlıların 1. Dünya Savaşına girişinden üç hafta sonra üç
misyonere: Michel de Boisset, Luwiza Sayıǧ ve Chariot, Fransa’ya
dönmeleri emredilmiş ve onlar da okulları ve yetimhaneleri Osmanlı
tebası ruhanilere ve öğretmenlere terk edip giderler.5
Yönetim Lübnan’da6
Şarfe Manastırını yönetenin
kardeşi Süleyman’a geçer. Osmanlı tebası altı rahibe Siirt’te
kalırlar. Misyon kilisesi cami olur, okul ise askeri mağaza olur.
Artık yetimler ve rahibeler ise polisin tacizine maruz
kalmaktadırlar.7
Mayıs
1915’te bir Kürt topluluğu Siirt’e yönelir. Başpiskopos
Adday, mutasarrıf Hilmi bey’e 500 lira sunar. O da Kürtleri
uzaklaştırır. Belediye başkanı Abdülrezzak bir çok Kildani
ailenin dostudur. Bu tarihlerde makamından azledilir ve kini olan
Hami efendi atanır. Söylentilere göre bazen Kürtlerin gelişi
bazen da askerlerin gelişi haber verilmektedir.
Siirt
katliamları 5 Haziran 1915’te birdenbire Cevdet ve kasap
taburlarının gelmesi ile
başlar. Aslında ordusu Siirt’te çok kalmaz Bitlis’e doğru yol
alır. Halil’in [Enverin amcası Halil Kut] 5. Hareket bölüğü
ile birleşen Cevdet, Bitlis’i kuşatır. Haziran ortasında orayı
yıkar ve Hıristiyan halkı yok eder.
Sağ
kalanların anlattığına göre, bu ordunun varlığı Ermeni
evlerine hücuma imkan vermiş ve böylece başlatılan olaylar daha
sonra alışılmış seyrine varmış. Fransız Dışişleri
Bakanlığına daha sonra sunulan bir raporda (16 Ocak 1918’de)
Basra’daki Fransız konsülü bir Kildani’nin anlattıklarını
nakleder. Ona göre katliam şöyle gelişti: “Siirt’teki
Kildani topluluǧunu tamamen yok olmuş farz edebiliriz. Aslında
resmi kayıtlar 767 insanın adını bildiriyorlardı. Ama bunlar
şehrin bir saat uzağındaki bir tepenin yamacında bir günde
kurşuna dizilenlerdir. Sokaklarda ve evlerde öldürülenlerle sayı
çok artar. Katliamlar bir aydan fazla sürdü. 1915 Mayıs ortasında
başladılar ve Haziran’da ancak bitti. Hiç kimse kurtulmadı.
Çeteler şehirdeki Hıristiyanların Kürtler ise köylerdekileri
yok ettiler.”8
I.Armalé’nin
anlattıkları papaz Na ‘im’in sağ kalan Kildani’lerden
topladığı bilgiler ışığında Siirt Hıristiyanlarının yok
ediliş safhalarını canlandırabiliriz.9
Alışılmış
şema uyarınca 5 Haziran’dan itibaren askerler evleri talan
ettiler. İleri gelenler tutuklandı. Aralarında önemli ailelerden
Mansur, ‘Abbuş, Kındir, Nasri, Sa ‘do, Hikari’ler vardı. Din
adamları da tutuklandı yalnız piskopos Adday kaçabildi ama
sonunda yine de öldürüldü.10
Çeteler tarafından kışlalara doldurulup elbiseleri çıkartılmış.
Çete birlikleri asker kaçaklarından oluşturulmuştu, bu kaçaklar
eşkıya milisini oluşturmak için gizlendikleri yerlerden
gelmişlerdi. Siirt’in Müslüman ileri gelenleri onları
yönetmekteydi. Milislerin silah olarak bir kılıçları vardı.
Dört gün boyunca tutuklulara işkence edilir. 8 Haziran Salı günü
Dominikan evine saldırılır, askerler istila eder ve talan başlar.
Müdire rahibe Suzan dövülür, birçok genç kız kaçırılır. 9
Haziran’da 7’şer kişilik gruplarla tutuklular, 100 kadar çete
eşliğinde Siirt’in bir saat uzağında Zaryebe vadisine11
götürülürler. Mardin’den Mar Afrëm Manastırı´ndan bir
Süryani Katolik din adamı kısa bir vaaz verir, insanları İsa
imanı içinde ölmeleri için dua eder. Daha sonra hepsi boğazlanır.
Kaynak:
yves
ternon mardin 1915 bir yıkımın patolojik anatomisi belge 2013 s
404-407
4
Daha
geniş bilgi için
bkz., Kuroš Hërmëz Nazlu,
Ünlü Asurlar´dan (Kildaniler´den, Süryaniler´den) Seçmeler
II,
Nsibin Yaynevi, Södertälje, 1996, s. 23-32; Analecta
Bollandiana,
C. 83, 1965, Brüksel. [ed.]
9
J. Na ‘im, Türklerin
Katlettiği Asur–Kildaniler ve Ermeniler,
os. cit pp 48-96 , ss. 57-58’de Siirt’teki talan ve katliam’ı
yöneten ve uygulayan Müslüman ileri gelen ve resmi görevlilerin
bir listesi yer alır. [Na ‘im’in listesinde yağmacı ve
cellatların başlıcaları olarak yer alanlar: Kaymakam Hilmi,
jandarma kumandanı Hamdi, belediye başkanı Hami, belediye
görevlisi Emin Basri, Fathullah Efendi, tüccar Hacı Abde Musulli,
tüccar Fardo´nun oğlu İbrahim, Fardo’nun yeğeni Aziz´in oğlu
Hacı Ömer, Molla Hıdır, Molla İlyas, Hacı İbrahim Hasene,
Hamit Ağa ve dört oğlu, Hamdi´nin oğlu Hacı Memed. Ed]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder