18 Ocak 2017 Çarşamba

ASTANA TOPLANTISINA DOĞRU...





Mihrac Ural

Halep Zaferi'nden sonra herkesi bir telaş sardı. Suriye'de siyasal bir barış için toplantılar, önermeler ardı arkası kesilmedi. Halep Zaferi ülke içinde kahraman Suriye Ordusu'nu tüm insanlık için teröre karşı savaşan en önemli güç haline getirdi. Suriye sorununun temel dayanak noktası da budur.
Her kim ki terörü sorun olarak görüyor ve gerçekçi bir mücadele yürütmek istiyorsa Suriye ordusuna dayanmak zorundadır; Suriye ordusu aynı zamanda Mukaveme Suriyyi ve tüm vatansever direniş örgütlerinin toplamıdır. Ancak bu süreçte dostların önemli katkıları bulunmakta ve bu katkı öylesine stratejik ki Ruslar'ın İranlılar'ın da çözüm konusunda terörle mücadele taktikleri konusunda söyleyecek sözleri olduğu açıktır.

Astana Rus çabasının ürünüdür. Ruslar kendi açılarından, olayları çok boyutlu germektedirler. Bunlar içinde terörün baş sorumlusu destekçisi kışkırtıcısı, üreticisi, 930 km sınırı açık hale getiren ele kanlı diktatörün yönetimindeki Türkiye'nin tarafsızlaştırılması yada derin stratejiler içine çekilmesi gibi adımların olduğunu da söylemek yanlış olmayacaktır. Ruslar teröre karşı en kapsamlı savaşı yürüten dosttur ama aynı zamanda Katar gazının Avrupa'ya girişini engellemek için de Türkiye üzerine binlerce plana, programa sahiptir. Bu da Suriye dostluğunun teröre karşı mücadelenin yan getirisi olarak kazanç hanesine yazılması normaldir. İran içinde bölge üzerinde yükselen etkinliğinin ayaklarının Suriye'de yere basması bu algıyla anlaşılabilir bir şeydir.
Suriye, Halep zaferinden sonra ülke ölçeğinde savaşın psikolojik üstünlüğünü tamamen ele geçirmiştir. Tedmur'un düşmesi, zorlu hale gelen Der el Zor sorununa rağmen Halep zaferinin yarattığı ve terörün belini kıran görkemi gölgelenmemiştir.

Astana'ya giderken hala tartışmalı olan Kürd temsilciliğinin katılım olayı kayda değer derin anlamlar taşımaktadır. Kısaca ifade etmek gerekirse, Kürdler olmadan ne bölge barışı ne de Suriye'de sorunlar çözülür. Suriye Kürdleriyle güçlüdür tersi de aynen öyledir. Ancak tarihinin en önemli ve en güçlü dönemini yaşayan Kürd halkına karşı bölgenin derin ırkçı milliyetçi yaklaşımlarıyla gösterilen öteleme faturası büyük hatalara kadar uzanabileceği uyarısı yapmayı kendi halkım adına Suriye anavatanım adına ve insanlık adına dile gelmesi gereken bir mesaj olmalıdır derim.

Her şeye rağmen Suriye tarihi, Kürdlerle en iyi sonuçların üretilebilme şansına sahip bir tarihtir. Kansızdır, karşılıklı diyalogdur, en kanlı çatışma bile diğerlerine nazaran kayda değer bir yeri işgal edemez. Bu açıdan Suriye'ye ilişkin her alanda ve zamanda Kürd unsurunu da ortak etmek, gelecek için barış ve demokrasi için çok büyük öneme sahiptir. Bunun önünde duran eli kanlı faşist diktatör RTE'nin hükümranlığı altındaki Türkiye engellerin başında gelmektedir. Buna ABD desteğini eklediğimizde esasında bölgede var olan saflaşmanın da temel donelerini belirlemiş oluruz. Ancak Kürd gerçeğini ve haklarını yer yüzündeki hiçbir gücün engelleyemeyeceği de açık bir gerçektir. " Tüm hesaplar Kürdlerden dönecektir" demek ise abartılı olmayacaktır .

Astana konferansına gelince, MİT çabasıyla eli kanlı faşist diktatörün ısrarıyla bu uluslar arası toplantıya sokuşturulmak istenen terör şebekeleri esasında bulundukları alanlarda denetim sağlama gücünde olmayan birbirini öldürmekle pay almak, alan paylaşmakla meşgul güruhlardan oluşmaktadır. Suriye'deki terörle savaşla ilgili olarak Rus etkisi altına giren faşist diktatörlük ülkesi Türkiye'nin MİT müsteşarı katil Hakan Fidan diliyle terör şebekelerine verilen sözler " Suriye konusunda sonuna kadar sizinleyiz hiç değişmedik " mesajları bir aczin bir yetmezliğin ifadesi olarak basına yansıyıp duruyor. Çünkü boynuz hızla kulağı geçiyor, terör şebekeleri öz kaynaklarına dayanıp akıl almaz vahşetlerinde ısrarlı olmaya çalışırken MİT müsteşarının bir hamle daha kazanma adına söylediği her şeyin bir yalan ve sonuçsuz bir çaba olduğu görülüyor.
Bu süreçte kaybeden taraf terör şebekeleri kadar onların "eğit-donat"çıları mali ve askeri ve istihbarat destekçileridir. ABD başta olmak üzere, İngilizler, Almanlar, Fransızlar ve diğerleri gibi Suudi,haliç prenslikleri, Türkiye ve Katar hem siyasi açıdan yere serilmiş iflas etmiştir hem de askeri olarak hezimet içinde olmuştur. Astana toplantısı bu tablonun hazmı mümkün olmayan verileriyle bir araya gelmektedir.

Kendi adıma bu toplantıdan da bir şey çıkmayacaktır diyorum ama bu toplantı önemlidir. Çünkü yeni dengelerin tablosunu ihtiva etmekte ve bir araya gelmenin bilgi ve hamleler konusunda masajlarını algılama gereği bulunmaktadır. Zaten baştan itibaren yazıp duruyorum her barış toplantısı bir umuttur ne kadar zorlu olsa da terk edilmemelidir. Zira barış, ölüm kültürüne karşı yaşam kültürünü savunma ilkesi ve algısıdır. Teröre karşı mücadele de burada anlam bulur. Bunun için sonuna kadar barışı inşa mücadelesi vereceğiz bunun için kimi tavizler olsa da geri durmayacağız. Güçlü olan biziz, saha bizim ilkeler bizim terörü bu sahada da hezimete uğratacağız.
Terör elbette bitmez. Kirli ve abes iştigallerle kendi dar çıkarları için çırpınan güçler var oldukça, terör onların eli ayağı yaşamsal taktiği olarak kalacaktır. Ezilen halklar da buna karşı her zaman mücadele edecektir. Suriye açısından ise bu tarihsel bir jeo-stratejik kaderdir. Suriye'yi direnişin anayurdu yapan da tam anlamıyla bu durumdur; Roma istilalarına karşı imparatoriçe Zenubiya, Haçlılara karşı Salahiddin Eyyübi, Osmanlı'ya karşı Şam Merci ve Beyrut sahalarında asılan Arap siyasal önderler, Fransız mandasına karşı Antakya'da Zeki el Arsuzi, babam Zeki el Kasım, M.Ali Zerka önderliğindeki Uruba hareketi Suriye'de Şeyh Salih el Ali, İbrahim Hanano, Sultan Başa el Atraş, Yusuf el Azım ve 20.yy ikinci yarısından itibaren Hafız Esad önderliğinde siyonist emperyalist planlara karşı direniş bu tarihi tanımlar. Bu gün ise Beşşar el Esad önderliği bu gerçeği ifade eder. Bu tarihin her kesitinde sonuç Suriye halkının zaferiyle noktalanmıştır: bu günde tekrar edecek tarihi gerçek bu olacaktır.

Bu karanlık tünelden çıkarken teröre karşı kendimizi ve gelecek kuşaklarımızı zırhlandıracak yönelimler içinde olacağımız ise kesindir. Uzun erimli sonu gelmez bir savaş olsa da bu topraklarda sadece halkımızın hükmü ve kararı geçecektir. Kim kime nasıl dayanırsa dayansın bir işgalci yayılmacı güç olarak hezimete uğrayacaktır.

Astana konferansı bu görkemli tarihin yeni bir ifadesi olacak, hiç kimse heveslenip bir sonuç alacağını sanmasın. Terör uzun zamana yayılan bir mücadeleyi gerektirir. Astana'dan çıkacağız bir başka konferansa gideceğiz ama sonuçta Suriye toprağı yerli halkının bilek gücüyle kendi kararıyla sonuca gidecek ve kendi egemenliğiyle kendi sorunlarına çözüm cevapları verecektir.

ASTANA'YA KONFERANSIYLA İLGİLİ TİVİT LERİM

12- Suriye Kürdleriyle güçlüdür tersi de aynıdır. Astana'da Kürdler Suriye'yle omuz omuza temsil edilecek ve terörü hezimete uğratacaktır.
11- Astana'da MİT'in diktatör RTE'ye sunmak istediği teröristlerin tek işlevi Suriye'de Kürd halkının katli ve haklarının yok edilmesidir.
10- Astana Suriye'ye çözüm getiremez ama terör destekçilerinin bu mevzide de ezilişini, hezimetini sağlar.Sonuç Suriye ordusunun elindedir.
9-Astana'da birleşmiş bir terör güruhu sunma çabası MİT müsteşarını ve diktatör RTE'nin gücünü çok aşar bu terörü koruyanların çaresizliğidir.
8- Astana'ya diktatör Erdoğan'ın boğulacağı yeni bir mevzidir. Ruslar ne yaptığını çok iyi biliyor, terör ve destekçileri burada da ezilecektir.
7- Ülkemizi yıllardır yanlış Suriye politikasıyla karanlıklara süren anayasayla da çağ dışına iten soytarı diktatör RTE son hamlelerindedir.
6- Rusya'nın yenide düzenlemeye çalıştığı oyun masasının kurallarını sadece Suriye ordusu ve halkı sonuca bağlayacaktır. Bu olmadan olmaz.
5- Astana'ya gitmek zorunda kalan kimi terör şebekelerinin hezimetini MİT müsteşarı Hakan Fidan'ın gönül alması değiştirmeyecektir.
4- Hakan Fidan'ın terör şebekelerine verdiği güvence bölgede terörün kimler tarafından sahiplenildiğini göstermeye yeter; bu onursuzluktur.
3- MİT müsteşarı Diktatör RTE'nin kuklası olarak Suriyeli terör şebekelerine verdiği güvence, Suriye konusunda tavırlarının değişmediğidir.
2- Astana toplantısına giderken "takke düştü kel göründü" MİT'in Hakan Fidan'ı Suriyeli terör şebekeleriyle toplanıp onlara güvence verdi.
1-Bölgemizde teröre karşı gerçek anlamda en kararlı savaşı kahraman Suriye ordusu Mukaveme Suriyyi ve vatansever güçler veriyor gerisi yalan...


Hiç yorum yok: