27 Şubat 2010 Cumartesi

“SENDİKALAR GÖREVE GENEL GREVE”


TEKEL İŞÇİSİ “SENDİKALAR GÖREVE GENEL GREVE” DİYOR
SENDİKALAR “GREV BAHARA” DİYOR!
Adına grev bile diyemiyorlar. “genel grev yapılması uygun görülmüştür” ne zaman? Bahara!
22 Şubat toplantısının kararları herkesin malumudur. Koca koca konfederasyonların koca koca başkanları toplandı, dağ fare doğurdu! Çıka çıka; bir kokart, bir meşale, bir pankart; bir de dalga geçer gibi 26 Mayıs’a genel eylem kararı.

Tekel işçileri sermeye temsilcilerinin tehdidi altındadır. Başbakan 28 Şubat ta bu iş bitecek diyor. 4-C’ ye geçiş için tanınan süre 2 Mart ta sona eriyor. Hiç değilse mart başına kadar hükümete geri adım attıracak kararlar alınması gerekiyor. Ülkedeki işçi emekçiler genel grev kararının alınmasını bekliyor, konfederasyonlar adeta alay edercesine bir kurbağayı ürkütmeye bile yetmez kararlar alıyorlar.

Açıklamaların sonunda ise 4C’nin kaldırılmasını da içeren bir dizi talebe yanıt vermemesi durumunda 26 Mayıs 2010 tarihinde genel bir eylem yapılmasının uygun olacağı belirtiliyor.
Tekel direnişinin kazanması için değil, 3 ay sonra bir genel eylem!
Açıkça işçi sınıfına ihanet ediyorlar, ardından utanmadan “mücadeleniz mücadelemizdir” diyorlar.

İŞÇİ SINIFININ ÖNÜNDEKİ ESAS ENGEL SENDİKA MAFYASI BARİKATIDIR.
Türk-iş’i anladık! Kamu-sen’i anladık! DİSK’in korkaklığını biliyoruz! Ya KESK neden bu kararlara imza atıyor.

Başta tekel işçileri hayal kırıklığına uğradı. Sami evren daha 22 Şubat’ın bir gün öncesinde (21 Şubat) Sakarya Meydanında yaptığı konuşmayı ne çabuk unuttu! Doğru ve net bir konuşma, genel grev sloganları ile büyük bir coşku ile alkışlanan bir konuşma. Evren, çözüm yolunun üretimden gelen gücün kullanılmasında geçtiğini, bunun adının da genel grev olduğunu gayet berrak biçimde ifade ediyor. Ama ertesi gün en azından Tekel İşçilerine ihanet anlamına gelen kararlara imza atıyor! Bu ne yaman çelişkidir! KESK’i bu imzayı atmaya zorlayan şey nedir?
Kardeşler; bu tablo ihanetin, çürümüşlüğün çaresizliğin tablosudur. Sermaye sınıfının, onun devletinin ve yöneticilerinin kolları arasında yapılan sendikacılık, sınıfın bugünkü esaretinin teminatı olmuştur. İşçi sınıfı bugün esir hale getirildiyse, bu adım adım yürüyen bir süreçte gerçekleştiyse, buraya gelişin teminatı başta Türk-iş olmak üzere uzlaşmacı, korkak, reformist sendikacılık olmuştur.

KESK bu ihanetçilerden hemen ayrılmalıdır. Tekel işçilerinden ve işçi sınıfından özür dilemeli, direnişi bitirmek isteyenlerin çevirdikleri oyunları açıkça teşhir etmelidir. DİSK, artık keskin sözlerin kılıç olmadığını, tükürüğün zehir olmadığını anlamalıdır, esip gürlemeyi bırakın, gerçek kararlar alın, adam gibi kararları örgütleyip işçiye güven verin.

TEKEL DİRENİŞİNİN BİTİRİLMEK İSTENMESİNE SEYİRCİ KALMAK SUÇTUR!

Ey mücadeleci sendikalar! İşçi sınıfının çıkarlarından yana olduğunu söyleyen sendikacılar! Kavgacı, onurlu işçi önderleri! Size sesleniyoruz!..

Bugün Türk-İş’e isyan etmeyecekseniz, bugün bu sendikacılık anlayışına karşı eylemli bir duruş örgütlemeyecekseniz, sizin onlardan ne farkınız kalır? Gücümüz yok diyenler! Muhalefet sözle yapılamaz. Oy hesapları ile sendikal bürokrasinin çarkları kullanılarak güç kazanılmaz. Bugün tüm işçi sınıfının kalbi tekel direnişi ile birlikte atıyor. Tekel direnişini konfederasyon kararlarını aşan eylemlerle desteklemeyecekseniz sizde o koltukları işçilere bırakın.

Tekel direnişinin bitirilmeye çalışıldığını görmüyor musunuz? Sendika mafyası direnişin enerjisini eme eme tüketmek üzere. Türk-İş direnişi bitirmek için çırpınıyor. Tek-Gıda-İş kazanmak için kolları sıvamak yerine “Ne haliniz varsa görün!” diye Kumlu’nun işini kolaylaştırıyor. İçi boş kararlarla, hukuk, Danıştay diye diye işçiyi getirip son günlere sıkıştırdılar, 4-C’ye geçişlere yol açtılar. Yarın da “Siz durmadınız, arkadaşlarınızın çoğu imza attı, ben ne yapayım!” diye işçileri suçlayacaklar.

İşçi sınıfına umut ışığını taşıyan bu onurlu direnişin kaderini Türk-İş’in eline bırakmak; tekel işçisini devletin, AKP’nin eline bırakmaktır. Direnişin bitirilmesine seyirci kalmak suçtur!

Tek-Gıda-İş’e baskı yapılmalıdır. “Yalnız değilsiniz” denmelidir. Önce Türk-İş’in içindeki mücadeleden yana tüm güçler TEKEL direnişinin zaferi için kenetlenmelidir. Her gün çadırları ziyaret etmenin, yanınızdayız demenin, lokalleri açmanın, yemek vs. vermenin direnişin kazanılmasına faydası yoktur. Esas ihtiyaç bu değildir.

KESK, DİSK Kumlu’yu Erdoğan’la baş başa bırakarak yeni bir yol için aktif görev almalıdır.

İşçi sınıfının üzerindeki ölü toprağını savurmaya başlayan bu direnişle ülkede nelerin değiştirebileceğini görmek zor değildir. Biraz kendinize, sınıfa güvenin.
Tüm işçileri-emekçileri harekete geçirecek gerçek bir eylem planı çıkarmak, kazanmak için yüklenmek olanaksız değildir.

Güzel olan zorda saklıdır.
Haydi kavgayı büyütmeye TEKEL direnişine sahip çıkmaya!
Haydi bizi yok sayanlara sınıfın gücünü göstermeye!

Hiç yorum yok: