20 Mayıs 2013 Pazartesi

Suriye’de insan büyüyor!




Demir Bilgin

Emperyalizm, 2011’den beri, Suriye Arab Cumhuriyet’ni düşürmek için çok vahşice bir savaş başlattı. Her zaman yaptığı, ”demokrasi, ”diktatörlüğe son verme” ”insan hakları” gibi  sahte gerekçelerle, Suriye’yi çökertmek, Suriye’nin bağımsızlığını, ulusal egemenliğini ortadan kaldırmak için binlerce kiralık katili Suriye’ye gönderdi. Suriye, halkıyla birlikte, muazzam bir direnişle tüm oyunları bozdu. Suriye, düşmedi. Suriye düşmeyecek.  Kendi halkıyla bütünleşen hiç bir yönetim düşmez, düşemez.  

Kendi halkıyla bütünleşen Suriye, ”emperyalizmin yeni sömürgesi asla olmayacağız”, dedi. Suriye, tüm cephelerde,  büyük kahramanlıklar göstererek, kiralık katillere ve hainlere ağır darbeler vurdu, vuruyor. Suriye, emperyalizmin ve bölgedeki gerici Arab yöneticilerine asla teslim olmayacağız, diyerek,  cephelerde tarih yazıyor. Suriye insanı,  ”örgütlü bir halkı hiç bir kuvvet yenemez” şiarıyla büyüyor. Suriye’de insan büyüyor. Suriye insanı, eylemde büyüyor.

Bu direnişin, bu bilinçlenmenin tarihsel dayanakları vardır.

Suriye insanı, tarihsel olarak, büyük bir dönüşüme uğradı. Hafız Esad öncülüğünde gerçekleşen milli demokratik devrim,  Suriye insanını dönüştürdü, geliştirdi. Şu an, Suriye’de kendini gösteren anti-emperyalist vatan savunması buna dayanmaktadır. Bunu birinci nokta olarak yazıyorum.

İkinci nokta şudur: Suriye’de yapılan milli demokratik devrim, aslında bir Sovyet politikasıdır. Bu devrimin özü ve yönü: ”kapitalist olmayan yoldan kalkınma” ile sosyalizme geçmek ve sosyalizmi kurmaktır. Sovyetler Birliği çözüldü, Suriye ise, emperyalizmin tüm tehditlerine ve ekonomik ambargosuna karşı, aynı hatta ve direniştedir. Ayaktadır!

Üç: Her ülke, tarihsel gelişim sürecinde somut kimliğe bürünüyor. Örnek olsun,  Küba’da,  Castro. Kuzey Kore’de,  Kim İl-Sung. Mısır’da Cemal Abdul-Nasır ve Suriye’de Hafız Esad’tır. Hepsi öncülük ettikleri devrimin semboludürler.  Örnek olsun,  Kuzey Kore, sembolik olarak, Sung ile devam ediyor. Küba, Raul Castro ile devam ediyor. Suriye, Beşşar Esad ile devam ediyor. Bu semboliktir. Keşke böylesi bir sembolik  gelenek, olmasaydı ama var. Tüm bunlar varken, yalnızca Suriye yönetimini ” ailesel yönetim” diye suçlamak, büyük bir ahmaklıktır.

Dört: Sembol Esad bir yana, Suriye Arap Cumhuriyeti bölgedeki tüm Arap ülkelerinden ve Türkiye’den binkez daha demokratiktir ve kıyaslanamaz.

Beş: Emperyalist haydutlar, kendi ailesel yönetimlerini, kendi ülkelerindeki diktatörlüklerini unutup, Suriye’yi diktaörlükle itham etmeleri, yine çok büyük  bir ahlaksız ve ikiyüzlülüktür.

Devam ediyorum.

”Diktatörlük”, ”demokrasi” gibi kavramlar, sınıflar üstü ya da  sınıflardan ayrı kavramlar değildir. Şimdilik, ”ipuçu”  olarak yazıp geçiyorum.

Diktatörlük, genel anlamda, yönetimi tek başına bulundurmak ve ülkeyi açık olarak asker ve polis zoruyla yönetmek oluyor.  Peki, Suriye’de böylesi bir siyasal durum var mıdır? Yok. Sembol Esad dışında, Suriye Arap Cumhuriyeti çok partili rejimle yönetilen bir ülkedir. Suriye Arap Cumhuriyeti, tüm eksikliklerine rağmen, tüm Avrupa ülkelerinden çok daha demokratik olduğunu açıklıkla söyleyebilirim.

Devam ediyorum.

Demokrasi, sınıf damgasını taşıyan bir devlet biçimidir. Her devlet, bir sınıfın diktatörlüğüdür. Yine,”ipuçu” olarak yazıp geçiyorum: Kapitalizmle, emperyalizmle yönetilen tüm ülkeler burjuva diktatörlüğü ile yönetilmektedirler. Diktatörlük sözcüğü, devletin düzeni demektir.

Suriye’de, ulusal demokratik devrimle birlikte kurulan devlet tipi, bir halk devletidir. Suriye halkının , ulusal bağımsızlıklarına sahip çıkmaları ve emperyalizme karşı vatanlarını savunmaları, böylesi bir düzenin  sonucudur...

Evet; Suriye’de halk, ulusal demokratik devrimlerine sahip çıkıyor; emperyalizme karşı, ulusal egemenliklerini korumak için muazzam bir vatan savunması yapıyor. Suriye halkı, bu bilinçle, Orta-doğu’da tarih yazıyor.

Suriye insanı, Orta-doğu’da ve dünyada küçülürken, eylemde, vatan savunmalarında büyüyor.

Suriye’de insan büyüyor!





Hiç yorum yok: