9 Ocak 2014 Perşembe

Cumhuriyet Tarihine Katkı: Erdogan & Kaan & Oğuz & Barış & Kılıçdar (3)



Prof. Dr. Yalçın Küçük
 TARİH VE KATKI
Ve sırada tarih var ve katkı var.
Yalnızca özet sunmak durumundayım.
***
Tocqueville’in, “L'Ancien Régime et la Révolution”, çok iz bırakan bu eseri, 1856 tarihli, üzerinde de çok durulmuş ve yazılmıştır. 1912 yılında Gustave Lanson, Histoire de la Littérature Française, özünü ve özetini, La Révolution s’est faite en 1789, parce qu'elle était déjà à demi faite, “Devrim” yapıldı çünkü o tarihe gelinceye kadar zaten yarı yarıya yapılmıştı, cümleciği ile açıklıyor. Bunu, bir anlamda, çok tekrarlamıştım; akepe, Eylülist Darbe ile birlikte, 12 Eylül 1980, iktidara yerleşmeye başlamıştı ve 3 Kasım 2002 tarihinden önce yarı yarıya iktidardaydı. Bunda artık bir kuşku yoktur. Görüyoruz.
Peki ne görüyoruz; iktidarda çok hazırlıksız ve hiç bi-şi öğrenmemiştir ve bilmemektedir.İktidar etmeyi bilmiyor, sanki Nil Nehri’nde bir sepettir ve bildiği imam-hatip okulu ve hürriyetleri tahrip etmekten ibarettir.Gördüğümüz işte budur.
YARI YARIYA ATILMIŞ TEMEL
Bir, Kurtuluş Savaşı’na geldiğimizde, Cumhuriyet’in temelleri, était déjà à demi faite, yarı yarıya atılmıştı.Cumhuriyetçi yapılara ve kadrolara sahiptik; katkı diyorum.
İki, İsmet Paşa, halk dili ile söylendiği üzere, “İkinci Adam” değil, hep“bir buçukuncu yerde” bulunuyordu ve tabii Büyük Kurtarıcı bir istikamet idi ve İnönü tutmuştur. Hedeften sapma ve yalpalamaları önleyebiliyordu; Takrir-i Sükun ve Devletçilik politikalarında bunu netlikle görebiliyoruz.Triumvira içinde Kemal-Kazım-İsmet, pek modernisttir. Biliniyordu, güçlüdür, Kurtarıcı’nın yerine geçmesi kolay olmuştur; maddi açıdan rakipsizdi, kabul durumundayız.
Üç, Ancien Régime, Devr-i Osmani devrilmiştir, “Devrim”tamamlanmamıştır. Altmışlı Yılların, “eksiklikleri tamamlamak”, İkinci Kurtuluş Savaşı programları, Mehmet Ali Aybar, Doğan Avcıoğlu, Hikmet Kıvılcımlı pek doğrudurlar. Aybar gösterişli-senaryocu ve Avcıoğlu, soğukkanlı-stratejici, tabansız Cumhuriyet’e taban inşa etmek istediler.İsteklerini kalıcı biliyoruz.
Dört, İsmet Paşa, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna, 1945-1946, geldiğimizde, bütün korkularını abartmıştır ve Amerika’nın yeni bir Ortadoğu kurma politikası, adeta ürkütüyordu. Truman Doktrini 1947 ve Israel’in Kuruluşu 1948, ki Hürriyet Gazetesi bu program içindedir, İsmet Paşa için asimilasyon zor işledi; sol örgütler ile aydınları ezip, Demokrat Parti’yi kurarak üstesinden gelmeye çalıştılar. Nazım Hikmet’in hapsedilmesi Ordu’ya karşı bir tertip, Tan Gazetesi Baskını sola ve aydına bir tehdit ve Sovyetler Birliği’nin toprak ve üs istediği yalanı, Amerika’ya bir davet oldular. İsmetist Cumhuriyeti dayadılar.
YALANLAR
Sovyetler Birliği’nin toprak ve üs istediği kampanyası, daha sonraki yıllarda icat edilmiş Kemal Kılıçdaroğlu ölçüsünde bir yalandır; ikisinin de benim tarafımdan bozulduğunu kabul ediyorum. Yalanlardan büyüğünü, toprak-üs, tarihsel ve küçüğünü, Kılıçdaroğlu, aktüel olarak hallettim, kimselerin üstlenmedikleri işleri yapıyorum, iş biliyorum.
Beş, on yıl sürmüştür, 1945-1946 ve 1955-1956, İsmet Paşa, kendi tabiri ile çizmelerini giymiştir, hatırlıyoruz ve Adnan Menderes Said-i Nursi ile Şeyh Said’in kızı tarafından torunu Abdülmelik Fırat’ı ileri sürmüştü ve biliyoruz. 1960 yılının baharında, Menderes’in yüzüne “seni ben de kurtaramam” hükmü okunmuştu ki, sonudur.Ve boş tabanda bir halk bitmiştir, 1960 her zaman büyük ve şanlı bir halk hareketidir, içinden geliyoruz.
***
Hem Erdogan ve hem de Hüseyin Çelik nurcudurlar. Tabii yaşananları, bir şekilde, Said-i Nursi vs Fethullah Gülen kavgası olarak görmek durumundayız.Ama detay, abartamayız.
YENİ İNSANIN SAHNE ALIŞI
 Her şeye rağmen, kırklı yıllarda sınıfi örgütlenmelerin kapılarının açılması ve ellili yıllarda hızlı kapitalizasyon ve urbanization, köy romanlarından egzistansiyalizme kadar uzanan edebiyat patlaması, yeni insanı ortaya çıkarıyordu. 28-29 Nisan 1960 ve 15-16 Haziran 1970 işte bu yeni insanın adlarıdır.Gezi İsyanı, bunların yanında küçüktür, semboliktir; ancak bir çölde, ansızın fışkıran vahadır ve bu nedenle sevinçtir.Seviniyoruz ancak teorik analizini henüz yapmış olmaktan uzaktayız…
YENİSİNE YAKLAŞIYORUZ
 Kıvılcımlı, Belli, Aren, Boran, Aybar birikimdiler, Altmışlı Yıllar’da güzel insanları oynadılar. Avcıoğlu yeni idi ve oyun kuruyordu. Odtü’den öğrencilerim Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan, Hukuk’tan Deniz Gezmiş ve Siyasal’dan Mahir Çayan, on yılda Türkiye’yi salladılar. Bu on yılın resmi yapılmadığı, müziği bestelenmediği ve romanı yazılmadığı için çok hayıflanıyorum; şahane on yıllar, düşündükçe heyecan duyuyorum.Yaşamamak ve yazılmamış romanını okumamak büyük bir kayıptır.Ama yenisine yaklaşıyoruz; içimden sesleri geliyor.
Ve 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 ve 3 Kasım 2002-Akepe Darbeleri, hepsi hepsi, sadece şahane on yıla karşıdırlar ve bozuk insan üretmeyi hedef aldılar. Dini bunun için çarpıttılar.Ve çarpık dini her yere sokmaya çalıştılar. Din mi, evden çıkınca çarpılmaktadır ve yayıldıkça bozulmaktadır. Mayasını tarif ediyorum.
DAVA ŞEHVETİ
 Dava üstüne dava açtılar ve dava şehvetine düştüler.12 Eylül ve 28 Şubat Davaları şehvetlerindendir; ilki, bir müslümanın, bir hanife, bir İbrahim’e, bir Abraham’a küfrüdür. Bu nedenle show tuttular. 28 Şubat Davası, vicdansızlık yerinedir; 28 Şubat ve cenin oldular, bununla mahkemeye düşmek, canlının doğumunu bilmemesi, anlamındadır. Konsiyans da diyoruz, Fransızca “vicdan”, bir tür kendini bilmeme halidir; ve nihayet kapattılar.
Ve 12 Eylül 1980 tarihinden bu yanan en mükemmel verimleri, Oğuz, Kaan ve Barış adlarındadır, adları bizim kendileri bozuk ve çarpılmış haldeler. İslam mı, bilmiyorlar ve bizden mi, laiklik mi, inanmıyorlar ve bu bebelere yazık ettiler. Hem bilgisiz ve hem inançsızdır ve hem imam ve hem hatiptirler. Çarpılma buradadır ve çarpıklık budur.
Prof. Dr. Yalçın Küçük
Kaynak: Odatv.com

http://www.odatv.com/n.php?n=yolsuzluk-operasyonuyla-istifa-eden-bakanlar-neden-cocuklarina-bu-isimleri-takti-0801141200


Hiç yorum yok: