9 Ocak 2014 Perşembe

Cumhuriyet Tarihine Katkı: Erdogan & Kaan & Oğuz & Barış & Kılıçdar (2)



Prof. Dr. Yalçın Küçük
 KORKAKNAME
 Bu arada, ikinci gerçek için, bir geçişe, en passant, ihtiyaç duyulabilir, ben duyuyorum, galiba “İkinci Aydın Bildirgesi” dahi dediler, birincisini Aziz Nesin yapmış ve bu ikincisi oluyormuş, bunları duymuşluğum var. Saçmadır, gazeteler, öz itibariyle, “din devleti kurmaya kalkışanların halka hesap vermesi için mücadele edeceğiz”, bunu yazdılar. Ben bu kadar korkak ve anlamdan yoksun bir metni ilk defa görüyorum; her yanı utanç vericidir, diyorum. Hem kendilerine ve hem laisizme zerre kadar güvenleri yok, kurdular, kurdular ve halka dayanıyorlar.
Sözüm Tarık Akan’adır, ben Aydın Bildirgesi’ni tazelemek için aramıştım, cevap bulamamıştım; demek korkakname peşindeymiş, öğrenmiş oluyorum.Sözüm Malik Ecder Özdemir’edir; ben sizi böyle yetiştirmedim ama bozulma ise normaldir, cehepe bozucudur.Pek bozulmuşlar, anlıyorum. Düzeltiriz. Benim bir aforizmam var; devrimci, devrimlere düşman halkı devrimci yapan adamdır; ama önce yürek istiyor.
Bizler Birinci Türkiye İşçi Partisi’nden, 1961 kuruluşudur, söz ediyorum; ayaklarına varıp, emekçiler, halkımız, “sizleri sömürüyorlar” dediğimiz zaman, halkımız bizi sopalarla kovuyor ve yakalarsa dövüyordu. Peki, ikinci bildiriciler, siz kimsiniz, nerede yaşıyorsunuz; “din devleti kurmaya kalkışanları” hesaba çağırmak için gittiğiniz halk artık başka bir halktır, bu halktan kendinizi korumanızı tavsiye ediyorum. Bu kadar, bildirinin diğer taraflarını tümden bırakıyorum, yazanlara ve imzalayanlara pek çok üzülüyorum. Çok acıdım, duygularımı iletiyorum.
BEŞ TAŞ OYUNU
 İsmet Paşa’yı bilirler mi, şu Kılıçdaroğlu denilen ademin küfürlerini hiç eksik etmediği Paşa’yı hiç hatırlıyorlar mı, boşa soruyorum.Annem olsa, “tırnağı olamaz” derdi, biliyorum ve çoğu bu bozguncuya kul oldular. Ama yine de yazıyorum, Paşa Hazretleri’nin İstanbul’dan Kurtuluş’a koşan genç zabitlere sözü şudur: “Halka gidiyorsunuz, halk size düşmandır.” Ve biz şimdi o tarihteyiz, işimizi biliyoruz.Beş taş oynamıyoruz; bildiri yazmamışlar, beş taş oynuyorlar.
KENDİ KENDİNİ AŞAĞILAYAN PARTİ
 Gözümüze batan ikinci gerçeğe geldim nihayet ve şudur: Cehepe, Cumhuriyet’in kurucusudur, güzel ama şimdi, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana, her türlü ve tüm muhalefeti üst üste koymuş, toplamış ve toplam muhalefet olmuştur; cehepe işte odur. Kendisine çevrilmiş bütün nefreti biriktirmiş, kendisine kusmaktadır; cehepe kendi kendini aşağılayan bir partidir ve “yoz parti” diyoruz.
Şimdi bir yoz partimiz var. Doksan yılda vücuduna isabet eden bütün reddi, tüm tükürükleri, nefretin tamamını biriktirmiş, böyle bir vücuttur ve hepsini kendine kusmaktadır. Cehepe pislik toplayıp üzerine kusan bir partidir.Tükürüktür, kusmuktur, bunlardan bir vücuttur ve halkın artık sadece pislik sevdiğine inanmaktadır.Pislik, pisliğe düşkündür, bu tarikattandır ve kopamıyor.
Başladığım yere dönüyorum; Garbaçov, Parti’de, bir tek değer bırakmadı ve bir tek değer almamıştır.Yozlar bir aradadırlar ve zarureten, güzeli akepe’de ve mehepe’de görüyor ve hasad etmektedirler.Bunları yazarken utanıyorum.Bunları okudukça kızarıyorum.
YOZLAŞMA
Yoz mu, hiçbir ümidi ve hiçbir çıkar yolu bilmezler ve işte bu cehepe’dir.Hep daha kötü, hep daha kötü; seçerler ve seçiyorlar.
Şimdi nereye geldik, bir Ergenekon savcısı vardı, Tayyip Erdoğan polisi ve savcıyı ve yargıcı övmekle bitiremiyordu ve şimdi, bunlara operatör diyor; çok fenadır ve hiç güvenilmez olduklarını haykırmaktadır. Güzel, ama bizi mahkum edenler bu polisler, bu savcılar ve bu yargıçlar, hepsini ve tek tek isimleriyle biliyoruz. O halde, öyle söylüyorsa, mantıken ve vicdanen, bütün zindanların boşaltılması ve gerekirse yeniden başlatılması, ayrıca, öncelikle bunların yargılanması gerekmez mi, hiç şüphe duyamayız. Yok, hayır, bu Garbaçov, bizleri zindanlara tıkanlara “76 milyon” destek veriyor, diyor; işte halimiz budur. Sadece yozdur, bunlar yozlaşmışlar, diyorum.
Akepe’nin çökmesi kadar, zindanların boşalmasından korkan bir cehepe yönetimi var. Zindanlar boşalırsa, biterler ve biliyorlar.
MİNNAZ, MAYAYDIN
Sadece bitmezler ve asıl hesap buradadır.Halka değil, bu 76 milyon destekli hakimlere de verebilirler; ihtimal dahilindedir. Bir kez, artık hesabı biliyoruz ve bir kez Rahmi Koç açıklamıştı; bir büyük şehrin belediye başkanlığı en az ve hızla bir milyar dolar getiriyor ve biz Osmanlı’dan biliyoruz, iltizama verilince, mültezim’den pay almak esastır. Şöyle de söyleyebiliriz; Kemal Kılıçdaroğlu birkaç ortağı ile birlikte büyük belediyeleri iltizama vermektedir, en az bir milyar kayıt dışı varidatı olduğu hesaplanmıştır. Peki, “akılsız dedik ya”, o kadar mı, bunun bir hesabı var.
Kimse Minnaz’ı ya da Mayaydın’ı öyle “havaya” milletvekili yapmaz; Yale’den sonra kısa bir süre World Bank, Dünya Bankası’nda staj yapmıştım; dünyada büyük barajların getirisinin present value, şimdiki değerini hesaplattılar. Mayaydın veya Minnaz’ın, büyük belediye başkanlarının gelir ile götürdüklerini, yıl yıl, ay ay, 2018 yılından ve aylarından başlayarak, cari faiz ile, iskonto etmekten ibarettir. Bir detay, o zaman computer yoktu, Barış Güler el makineleriyle çalışıyorduk, hesaplıyordum; yine hesaplarım ve hesabını sunarız.
ORTAKLAR
Adnan Keskin, bir Deniz Baykal muhalifi idi ve Garbaçov’un yanında, tıpkı burnundan düşmüş misli, Deniz Baykal olmuştur. Haluk Koç, bir Baykal muarızıydı, şimdi ortaokulda bir münazaracıdır. Gökhan Günaydın, bir kez tanışmıştım, bana solcu görünmüştü, şimdi anlaşılıyor çöpçü yamağı, anlıyorum. Kemal Karabulut’a pislik toplamada yardım ediyor.Ve sorumluluk ile hesaba ortaktırlar. Biz varız…
Devamı altta.
Kaynak: Odatv.com 




Hiç yorum yok: